Bazen kira sözleşmelerini ev sahibi yerine, ev sahibinin bir yakını (babası, kardeşi, çocuğu) ya da yetkilendirdiği biri imzalayabilir. Konutu kiralayan bizzat malik olabileceği gibi, malik olmayan 3. kişiler de olabilmektedir. Kiralayanın malik olması şart değildir. Peki, bu durumda, kiralanan yerin tahliyesini istemek hakkı, kira sözleşmesini imzalayan kişinin hakkı mıdır yoksa evin maliki de tahliye isteyebilir mi?
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 347., 350. ve 351.maddelerinde, kiracının tahliyesinin hangi sebeplerle yapılabileceği düzenlenmiştir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 347.maddesine göre, kira sözleşmesinin 10’uncu uzama yılının sonunda kiraya veren, taşınmazın tahliyesini isteyebilir. Kanun maddesindeki düzenlemede açıkça kiraya verenin tahliye isteyebileceği yönünde düzenleme yapılmıştır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 350.maddesine göre ise; yine kiraya veren, kiralananı kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut ya da işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa, öngörülen sürede fesih bildiriminde bulunarak tahliyesini isteyebilir.
Yukarıda anılan iki hükümde de açıkça “kiraya veren”in tahliye isteğinde bulunabileceği hüküm altına alınmıştır. O zaman malikin imzalamadığı kira sözleşmesi bakımından, yalnızca kiraya verenin istemde bulunabileceği şeklinde yorum yapılabilir. Bu noktada, bir sözleşmenin sözleşmeyi imzalayan taraflar arasında hüküm ve sonuçlarını doğuracağını söylemek yani sözleşmenin nisbiliğini öne sürmek de mümkün.
Fakat, Yargıtay 3.Hukuk Dairesi, hükme bağladığı bir olayda evin malikinin de kira sözleşmesine imza atmamış olsa bile, tahliye talebinde bulunabileceğini bildirmiştir.
Bu karara göre; “Somut olayda; davacılar taşınmazın maliki olduklarını ve babaları ...'un taşınmazı kendilerine vekaleten kiraya verdiğini ileri sürmüş ise de; kira sözleşmesinde S.A.nın kendi adına sözleşmeyi imzaladığının kabulünde bir usulsüzlük yoktur. Ancak her ne kadar TBK'nun 347/2 maddesinde 10 yıllık uzama süresinin dolması nedeniyle açılacak tahliye davalarının kiraya veren tarafından açılacağı belirtilmiş ise de; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın, 35. maddesi: "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir." ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun Mülkiyet Hakkının İçeriği başlıklı 683. maddesi: "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." Açık düzenlemeleri karşısında ve kanunda malikin bu davayı açamayacağına ilişkin açık bir kuralında getirilmediğinden, malikin bu davayı açamayacağına ilişkin yorum, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın, 35. Maddesine aykırıdır. Bu nedenle kiraya veren durumunda olmayan malikin de bu davaları açabileceği kabul edilmelidir. Benzer şekilde gereksinim,yeniden inşa ve imar nedeniyle tahliye davalarının kiraya veren tarafından açılacağı TBK'nun 350 maddesinde belirtilmiş olmasına rağmen, malikin de bu davaları açabileceği içtihaden kabul edilmiştir. Bu durumda, mahkemece, kiraya veren durumunda olmayan malikinde dava açma hakkı olduğu kabul edilip, TBK'nun 347. maddesinin şartları üzerinde durularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde hüküm verilmiştir.
Bu durumda, kira sözleşmesinde malik dışında birisinin imzası olsa bile, evin malikinin de tahliye için oluşan uyuşmazlıklarda, arabulucuya başvurabileceği ve dava açabileceği açıktır.
Tersi durumda, yani malik olmayan kiraya verenin de bu tahliye davalarını açması, kanunun yorumu gereği elbette mümkündür.
Faydalı olması dileğiyle...
Av.Aslıhan GÜRBÜZ SEVİM
Ekim 2024
Yararlanılan Kaynaklar
Yargıtay 3.H.D.,2017/6229 E. , 2017/14491 K., 24.10.2017 tarihli karar
Comments